Karşı tarafın rızası olmaksızın kayıt Altına Alması Suç Niteliğinde Değerlendirilir mi?
Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu Türk Ceza kanunu madde 132’de düzenlemiştir. İlgili maddenin 3. Fıkrasında ise “Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(Ek cümle: 2/7/2012-6352/79 md.) İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur” ifadelerine yer verilmiştir. Bu madde kapsamında bir kimsenin tarafı olduğu haberleşmeyi diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı biçimde alenen ifşa etmesi cezalandırılmakta ancak kişinin bu haberleşmeyi kayıt altına alması ya da aleni olmayacak biçimde ifşa etmesi cezalandırılmamaktadır. Her ne kadar bir kimsenin tarafı olduğu haberleşmeyi kayıt altına alması ya da aleni olmayacak biçimde ifşa etmesi Türk Ceza Kanunu madde 132 kapsamında tipikliği uymadığı gerekçesiyle cezalandırılmasa da bu eylemin bir başka suç kapsamında cezalandırılıp cezalandırılmayacağı tartışılması gerekmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre bir kimsenin kendisine yönelik işlenen bir suçu ispat amacıyla tarafı olduğu haberleşmeyi kayıt altına alması ve ceza dosyası kapsamında bu kaydı adli makamlara sunmak suç niteliğinde değerlendirilmemektedir. Ancak bunun için şu şartların gerçeklemesi gerekmektedir;
- İlgili kayıt, kayda alan kimseye yönelik işlenmekte olan bir suça ilişkin olmalıdır,
- Ani gelişen bir durum olup ilgili kaydın alınmaması halinde bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmaması ve adli makamlara başvurma imkânının olmaması gerekmektedir.
Eğer bu şartlar sağlanmamış olsa da bir kimsenin tarafı olduğu haberleşmeyi kayıt altına alması Türk Ceza Kanunu madde 134’te düzenlenen “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal” suçunun oluşup oluşmadığı tartışılması gerekmektedir. İlgili kayıtların Özel Hayatın Gizliliğini İhlal suçunu oluşturabilmesi için ise haberleşme içeriğinin özel hayata ilişkin olup olmadığı değerlendirilmesi gerekmektedir. Eğer haberleşmenin içeriğinde özel hayata ilişkin bilgi barındırıyorsa kaydı alan kişi Türk Ceza Kanunu madde 134’te düzenlenmiş olan Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu kapsamında cezalandırılacaktır.
Eğer kişinin kayda aldığı haber içerikleri özel hayata ilişkin bilgi barındırmıyorsa da Türk Ceza Kanunu Madde 135’te düzenlenmiş olan “Kişisel Verilerin Kaydedilmesi” suçuna vücut verip vermediği tartışılması gerekmektedir. Bu kapsamda Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunun oluşabilmesi için ise ilgili kayıt içeriğini kişisel veri niteliğinde veri barındırması gerekmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki bir kişinin yalnızca sesinin ya da görüntüsünün dahi kaydedilmesi Kişisel verilerin kaydedilmesi suçuna vücut verecektir. Zira bir kimsenin yalnızca sesi ya da görüntüsü dahi kişisel veri niteliğinde değerlendirilmektedir. Haberleşmenin sesli ya da görüntülü biçimde gerçekleşmediği hallerde ise ilgili suçtan ceza verilip verilmeyeceği ise haberleşmenin içeriğinin kişisel veri niteliğinde bir veri barındırıp barındırmadığına göre değerlendirilecektir.
Sonuç itibariyle bir kimsenin bir kimsenin tarafı olduğu haberleşmeyi kayıt altına alması eyleminin Türk Ceza kanunu kapsamında ceza verilip verilmeyeceği hususunun değerlendirilmesi için;
İlk olarak ilgili kaydın, bir kimsenin kendisine yönelik işlenen bir suçu ispat amacıyla tarafı olduğu haberleşmeyi kayıt altına alması amacıyla yapıp yapmadığı belirlenmesi gerekmektedir. Eğer İlgili kayıt işlemi bu kapsamda değerlendiriyorsa kaydı alan kimseye ceza verilmeyecektir. Aksi durumda ise Özel hayatın Gizliliğini İhlal Suçu ve Kişisel Verilerin Kaydedilmesi suçları bakımından değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu Suçlar bakımından ise kaydın içeriğinin ne nitelikte olduğuna göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.
NOT: Detaylar için lütfen büromuz ile iletişime geçiniz.
Stajyer Avukat Furkan KÖSTEK
(Tüm Hakları Saklıdır. Yalnızca Meslektaşlarımız Dilekçelerinde Kullanabilirler.)