KİŞİLİK HAKKININ KORUNMASINDA DAVALAR
1.1.Kişiliğin Kazanılması İçin Gerekli Şartlar:
Türk Hukukunda kişiler; gerçek ve tüzel kişiler olmak üzere ikiye ayrılır. Gerçek kişiler, insanlardır. Tüzel kişiler; dernekler, vakıflar, sendikalar, ticaret şirketleri olarak sayılabilir.
Türk Medenî Kanununun 28.maddesine göre, “kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer.” Maddede de açıklandığı üzere, gerçek kişilerin; kişilik kazanmasında iki şart söz konusudur: Sağ olarak ve tam olarak doğmak.
Sağ doğum, çocuğun ananın vücudundan canlı olarak ayrılması suretiyle gerçekleşir.1 Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder(TMK m.28).” Tam doğmakla kast edilen ise, çocuğun ana bedeninden tamamen ayrılmasıdır.
Gerçek kişilerde sağ ve tam doğumun gerçekleşmesiyle kişilik kazanılmış olur ve başka bir şart aranmaz.
1.2.Hak Ehliyeti ve Fiil Ehliyeti Kavramı:
TMK m.8’e göre, “Her insanın hak ehliyeti vardır.
Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.”
Hak ehliyeti, kişiliğin kazanılmasıyla birlikte kendiliğinden elde edildiği için pasif nitelik taşır. Bunun için gerçek kişilerde sağ ve tam doğmak yeterlidir.
Fiil ehliyeti ise bir kişinin hakları ve borçları bizzat kendi fiilleri sonucunda elde edebilmesidir. TMK m.9’a göre de, “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir.”
Fiil ehliyeti, hak ehliyetinden farklı olarak pasif bir nitelik taşımaz. Bir gerçek kişinin fiil ehliyetini haiz olabilmesi için çeşitli koşulların gerçekleşmesi gerekir. Bunlar; ayırt etme gücüne sahip olmak, kısıtlı olmamak ve ergin olmaktır. TMK m.10 uyarınca, “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” TMK m.11’e göre de “erginlik on sekiz yaşın doldurulmasıyla başlar. Evlenme kişiyi ergin kılar.”
1.3.Kişilik Hakkı:
Kişilik hakkı, kişiliği oluşturan değerlerin tümü üzerindeki haktır. Kişilik hakkının konusunu ise gerçek kişilerin doğumdan ölüme kadar, tüzel kişilerin ise hak ehliyetinin kazanılmasından sona erme anına kadar, sadece var olmaları sebebiyle ayrılmaz bir biçimde sahip oldukları hukuken korunan değerler oluşturur.3
Kişilik hakkı, kişi varlığı haklarındandır. Kişiye sıkı sıkıya bağlıdır ve bu hakka sahip gerçek kişi, kişilik hakkından feragat edemez. Zira kişilik hakkı kişinin kendisine karşı dahi korunmuştur. TMK m.23 hükmü gereğince, “kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa
1 İhsan ERDOĞAN, A. Dilşad KESKİN, Türk Medeni Kanunu, 2019, Genişletilmiş 2.Baskı, sf. 216
2 Mehmet Ayan, Nurşen AYAN, Kişiler Hukuku, 2016, Gözden Geçirilmiş 8.Baskı, sf. 50
3 İhsan ERDOĞAN, A. Dilşad KESKİN, Türk Medeni Kanunu, 2019, Genişletilmiş 2.Baskı, sf. 272-273
vazgeçemez. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz.”
Kişilik hakkı kapsamına beden bütünlüğü, hürriyet, hayat, sağlık, şeref ve haysiyet, ehliyetler, ad, resim, sır çevresi gibi kavramlar girmektedir.
Kişilik hakkı, mutlak bir hak olduğu için herkese karşı ileri sürülebilir. Dolayısıyla herkes, bu hakka saygı göstermek, onu tehlikeye düşürücü veya zarar verici davranışlardan kaçınmak zorundadır.1
1982 Anayasasının 17.maddesine göre, “herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” Anayasal güvenceye kavuşturulan kişilik hakkının korunması, kişiler hukukunun temel ilkelerindendir. Bu amaçla kişilik hakkının korunmasına ilişkin olarak Türk Medeni Kanunu ve Borçlar Kanununda muhtelif düzenlemeler yapılmıştır.
1.4.Kişilik Hakkının Korunmasında Davalar:
1.4.1.Saldırıya Yönelik Davalar: Bu kapsamda önleme(içtinap), saldırıya son verme(tecavüzün men’î), tespit davası açılabilir.
TMK m.25/f.1 uyarınca, “davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.”
1.4.1.1.Önleme(İçtinap) Davası: Henüz ortada bir saldırı bulunmamakla birlikte, kişilik hakkına yönelik bir saldırı ihtimalinin yakın ve kuvvetle muhtemel olduğu hâllerde saldırıya engel olmak için açılır. Bu davanın açılabilmesi için failin kusurlu olması da gerekmez. Önleme davası sonunda verilen hüküm “saldırının yasaklanması” şeklinde faile yönelik bir emir ihtiva eder.2
1.4.1.2.Saldırıya Son Verme(Tecavüzün Men’î) Davası: Kişilik hakkına yönelik ve hâlen devam etmekte olan saldırının sona erdirilmesi amacıyla açılır. Bu davanın açılabilmesi için de failin kusurlu olması da gerekmez, hukuka aykırı nitelik taşıyan bir müdahalenin varlığı yeterlidir; bu müdahale neticesinde bir zarar meydana gelmesi de şart değildir. Saldırı sonucunda bir zarar ortaya çıkmışsa, saldırıya son verme davası ile birlikte tazminat davası da açılabilecektir. Ancak tazminat davası bakımından failin kusurlu olması şartı aranacaktır.
1.4.1.3.Tespit Davası: Kişilik hakkına yönelik bir saldırının mevcut olduğunu mahkeme kararıyla tespit ettirmek için açılır.3 Tespit davasında da müdahalenin hukuka aykırı olması yeterlidir, failin kusurlu olması şart değildir. Tespit davası neticesinde verilen karar yalnızca hukuka aykırı bir saldırının varlığını ortaya koyar ve icraî nitelik taşımaz. Ancak daha sonrasında açılacak icraî nitelikte başka bir davada delil olarak kullanılabilecektir.
1.4.2.Saldırının Sonucuna Yönelik Davalar: Bu kapsamda tazminat davası, çok yaygın olmasa da vekâletsiz iş görmeye dayanan dava, sebepsiz zenginleşme davası açılabilir.
1 Mehmet AYAN, Nurşen AYAN, Kişiler Hukuku, Gözden Geçirilmiş 8.Baskı, sf. 103
2 Mehmet Ayan, Nurşen AYAN, Kişiler Hukuku, Gözden Geçirilmiş 8.Baskı, sf. 125
3 Mehmet Ayan, Nurşen AYAN, Kişiler Hukuku, Gözden Geçirilmiş 8.Baskı, sf. 126
1.4.2.1.Tazminat Davası: Kişilik hakkına yapılmış saldırı sonucu ortaya çıkan zararın tazmini yönünde karar verilmesi istemiyle açılan bir alacak davasıdır. Alacak davası olduğundan kanunun açıkça öngördüğü istisnalar dışında sadece zarar verene karşı açılabilir.1
Kişilik hakkına yönelik bir saldırı, malvarlığı zararlarına yol açarsa maddi tazminat, kişivarlığı zararlarına yol açarsa manevi tazminat davası açılabilecektir.
Maddi tazminat davası, Borçlar Kanununun 49.maddesinde düzenlenen şartlara tabidir. Buna göre, maddi tazminat davasının açılabilmesi için fiil hukuka aykırı olmalı, zarar meydana gelmeli, zarar verenin zararın gerçekleşmesinde bir kastı veya ihmali; yani kusuru bulunmalı, zarar ile hukuka aykırı ve kusurlu fiil arasında nedensellik bağı kurulmuş olmalıdır.
Maddi zarar malvarlığının aktifinde istenmeden meydana gelen eksilmeyi ifade eder; ki bu da fiili zarar ve yoksun kalınan kar şeklinde ortaya çıkabilir.
Maddi tazminat isteme hakkı, hak sahibi öldüğünde mirasçılarına geçebilen haklardandır. Bu nedenle, hak sahibi öldüğünde gerek mirasçıları tarafından dava açılabileceği gibi, mirasçılar hak sahibi tarafından açılmış fakat henüz sonuçlanmamış davaya da devam edebileceklerdir.
Manevi tazminat davası ise, kişilik hakkına müdahale dolayısıyla ortaya çıkan manevi zararı tazmin etmeye yöneliktir. Bu davanın açılabilmesi için; hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, saldırı sonucunda manevi zarar meydana gelmiş olmalı; ki bu manevi zarar, zarara uğrayanın saldırıdan dolayı elem, acı, ıstırap duyması, ruhî çöküntü yaşaması, yaşama sevincinin azalmasını ifade eder, zarar veren kusurlu olmalı, hukuka aykırı fiil ile manevi zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır.
TMK m.25/f.4’e göre, “manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.”
Kişilik hakkına yönelik saldırılar hukukî nitelikleri itibariyle haksız fiil olduklarından dolayı, özel kanun hükümlerinde öngörülmüş süreler saklı kalmak üzere, TBK m.72’deki zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Buna göre, “tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.”
Maddi tazminat davasında hâkim, aynen veya nakden tazmine karar verecektir. Uygulamada mahkemeler genellikle nakden tazmine hükmetmektedir. Manevi tazminat davasında da genellikle bir miktar paranın ödenmesi talep edilmektedir.
Maddi zarar ve manevi zararın tazminine ilişkin talepler aynı davada da ileri sürülebilmektedir.
1.4.2.2.Vekâletsiz İş Görmeye Dayanan Dava: Kişilik hakkına saldırı eylemi saldırganın bir kısım kazançlar elde etmesine yol açmışsa, zarar gören, mezkur kazançların iadesi amacıyla vekâletsiz iş görme hükümlerine(TBK m.530) dayanarak dava açabilir. TMK m.25/f.3’e göre, “davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.”
1.4.2.3.Sebepsiz Zenginleşme Davası: Zarar gören, TBK m.77 ilâ 82 maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme kurumunun şartları varsa buna ilişkin olarak da dava açabilir.
1.5.Konuya İlişkin Yargıtay Kararları:
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi, 2022/7846 Esas, 2022/10522 sayılı ve 19.09.2022 tarihli Karar:
Taraflar arasındaki basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat ve yayın davasının mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 06/10/2020 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat ve kararın yayınlanması istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hükmüne uyulan Dairemizin 23/05/2019 tarihli 2018/3940 esas ve 2019/3076 karar sayılı ilamında “dava konusu haberlerin görünür gerçeğe uygun olduğu, davacının kamuoyunda tanınan ve bilinen bir iş adamı olduğu, bu nedenle davacının eleştirilere katlanma yükümlülüğü bulunduğu, dava konusu haberlerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımadığı, bu nedenlerle davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir. Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma gereğince karar verilmiş olmasına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 80,70 TL temyiz peşin harcının onama harcına mahsubuna 19/09/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi, 2022/5893 Esas, 2022/9374 sayılı ve 23.06.2022 tarihli Karar:
Taraflar arasındaki kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/01/2022 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı- karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Hükmüne uyulan Dairemiz 22/10/2020 gün ve 2018/942-2020/3602 sayılı ilamında “.. davacının davalıya aldığı hediyeler ile ziynet eşyaları bağışlama niteliğinde olup davalının mülkiyetine geçtiğinden ve bağışlamadan rücu edilebilmesi için yukarıda anılan 6098 sayılı TBK’nın 295. maddesinde açıkça belirtilen sınırlı sayıdaki sebeplerin ileri sürülmediği ve ispat edilemediğinden maddi tazminat isteminin yasal koşulları ile davalının eylemlerinin davacının kişilik haklarını zedelemediğinden manevi tazminat isteminin yasal koşulları oluşmadığı anlaşılmakla asıl davanın tümden reddi gerekir.” Gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonrasında asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içeriğine, bozmaya uygun karar verilmiş olmasına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 80,70 TL temyiz peşin harcın onama harcına mahsubuna, 23/06/2022 oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi, 2013/1740 Esas, 2013/20550 sayılı ve 25.12.2013 tarihli Karar:
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … İnş. A.Ş aleyhine 05/03/2010 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/06/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; davacı, makina mühendisi olduğunu, 2008-2009 yıllarında davalı şirkette çalışmadığı halde, davalı şirketin çalışıyormuş gibi …ya bildirimde bulunduğunu, isim ve ünvanını kullanarak haksız kazançta bulunduğunu belirterek uğradığı maddi ve manevi zararının tazminini talep etmiştir. Davalı, davacının sigortalı gösterilmediğini, iddia edilen hususların kendileri ile ilgisinin bulunmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; bilirkişi kurulundan rapor ve ek rapor alınmış, nisan 2008 tarihinden önce davalı şirketin davacıyı fiilen çalışmadığı halde, sigortalı çalışan olarak gösterdiği, davacının unvan ve diplomasından istifade edilmek suretiyle haksız fiilin işlendiği, davacının uğradığını iddia ettiği maddi zararını somut delillerle ispat edemediği, ancak davacının manevi tazminat istemekte haklı olduğu gerekçesi ile maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir. TMK’nun 26/2.maddesinde “Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddi zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevi tazminat ödenmesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca isim ve ünvanı haksız olarak kullanılan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun karar vereceği Medeni Yasa’nın 4. maddesinde belirtilmiştir.
Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Dava konusu olayda; olay tarihi, olayın gelişimi ve yukarıdaki ilkeler gözönüne alındığında, hükmedilen manevi tazminat fazladır. Daha alt düzeyde manevi tazminat takdir edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) nolu bentte gösterilen nedenle reddine ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/12/2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Karşı Oy Yazısı: Manevi tazminatın kanunen iki dayanağı vardır: Birincisi 818 sayılı BK 47 ye göre, ölüm veya cismani zarar; ikincisi BK 49, 4721 sayılı TMK 24 ve buna bağlı olarak 121, 158, 174 e göre kişilik hakkının ihlalidir. Davaya konu olayda cismani zarar olmadığına göre, kişilik hakkının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenebilir. Davacı hakkında, çalışmadığı halde unvan ve diploması kullanılarak çalışmış gibi SGK na bildirimde bulunulması, davalı şirketin faaliyet alanı da gözetildiğinde, tek başına kişilik hakkının ihlal edildiğini ispat için yeterli değildir. Davacı, kişilik hakkının ne şekilde ihlal edildiğini ispatlayamamıştır. Bu yüzden manevi tazminat talebinin reddi gerektiği düşüncesindeyim. Açıklanan nedenle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
1.6.Kaynakça:
İhsan ERDOĞAN, A. Dilşad KESKİN, Türk Medeni Kanunu, 2019, Genişletilmiş 2.Baskı
Mehmet Ayan, Nurşen AYAN, Kişiler Hukuku, 2016, Gözden Geçirilmiş 8.Baskı
1 Mehmet Ayan, Nurşen AYAN, Kişiler Hukuku, Gözden Geçirilmiş 8.Baskı, sf. 129